Hayatın nasıl sürekli akan bir ırmak olduğunu, sonunda bu kubbede bizden geriye en iyi ihtimalle yalnızca hoş bir seda kalacağını Luoyang’da daha iyi anladım. Sokaklar küçük çocuklar, onlara bakan nıneleri ve dedeleri ve hata büyük-nine ve büyük-dedeleri ile dolu. Ben başta o ihtiyarları hep nine ve dede diye kabul ediyordum. Sonra öğrendim ki o çocukların nineleri ve dedeleri benden genç. Yolda gördüklerim "ihtiyarlar", nine ve dedelerinin anne babaları. Biyolojik takvimde benim kendi objektif yerimi anlamış oldum bu sayede. Saatimiz doluyor. Yarın bir haftalığına Türkiye'ye gidiyoruz annemi görmeye. Biraz da o durum beni bunları düşünmeye itti.
Geçenlerde Ruby diye bir küçük kızdan bahsetmiştim
O zamandan bu zamana, sevgili karıcığım Meliz ile Ruby arasında daha fazla bir yakınlaşma oldu ve Ruby’yi ve ailesini daha iyi tanıma fırsatını bulduk. Her bakımdan müstesna bir kız. İnsan ilişkilerinde yaşından (daha 6 yasında) beklenmeyecek kadar olgun ama bir o kadar da sevimli bir kız. Ama gerçekten bir müstesna biri olduğunu yaptığı resimleri görünce anlayacaksınız. Fotoğraflarını çekmiş Meliz, bazılarını burada size de sunacağım.
Kırmızı zemin üzerinde sarı çiçekler. Galatasaray şampiyon.
Bahcede oynayan cocuklar galiba:
Bunun ne olduğunu bilmiyorum. Sevgi ülkesinde evler ve ağaçlar?
Noel Baba her yerde var, Cin'de de.
Bir tane daha kubist bir resim:
Bu da kıştan kalan bir hatıra olmalı:
Burada da Ruby kendisini resmetmiş:
Basındaki şapkayı Meliz ona Beijing'den alıp getirmişti. Demek ki Ruby beğenmiş şapkayı.
Bu aşağıdaki resmi de Meliz’i tanıdıktan sonra yapmış. Avustralya ile Çin’i gösteriyor.
Avustralya bir tarafta, Çin bir tarafta. Hangi taraf ne taraf Meliz soylemedi bana. Arada bir köprü var. O köprüden geçerek gelmişiz biz Çin’e diye düşünüyor herhalde. Ya da, Avustralya’dan Çin’e uçakla gelindiğini biliyor ama o mesafeyi bir opru ile temsil etmesinin kafasında daha başka bir anlamı var, bilemedik. Neticede, sanatçının tercihleri her zaman sözle ifade edilemiyor. Ruby bence şimdiden bir sanatçı. Henüz küçük bir sanatçı. İleride çok büyük bir sanatçı olacak inşallah.
Ruby ile başlamışken, caddelerde gördüğümüz başka çocuklardan resimler de sunayım.
Ağlayayım mı diye sorar gibi bakıyor.
Sonra göz kırpmaya karar verdi:
Ama çok yanaşırsan yine de ağlayabilirim:
Alış veriş yaparken:
Oyuncak sergisi:
Annem mi sürüyor bunu ben mi sürüyorum acaba:
Benim canım sıkıldı artık:
Hele sosisimi yiyeyim sonra sana gösteririm :
Ben çiçekleri ekeyim de inşallah tutar:
Şu tren gelse de gitsek, canım sıkılmaya başladı:
Mahalle bakkalının çocukları:
Biraz pislik burası ama olsun, ben deneylerimi yaparım:
Ayakkabımla bu çiçek aynı renk gibi sanki:
Anneee, balonun parasını sen verdin diye ille de patlatman gerekmiyor:
Benim torunum hepsinden güzel:
Neyaparsan yap, benden yüz bulamazsın:
Sonunda beni de terbiyesizleştirdiniz. Al işte, benim dilim daha da uzun:
Anne, telefonu bırak ta bana bak. Zaten az görüyoruz birbirimizi. Bak tabureye çıkacağım şimdi:
İkimiz bir ağacın güller açan dalıyız:
First things first. Önce kebabımı yiyeyim:
Pantalonomun poposu önü açık, ihtiyaç olduğunda zorluk çekmeyeyim diye:
Şekilde görüldüğü gibi:
Konu açılmışken, böyle yolun ortasında çömelip işeyen çocuklar çok gördük. Hatta birine otobüste ninesi koltukta otururken yaptırdı, zor kaçtım üzerime gelmesin diye. Birine de Meliz, Pizza Hut'ta bayanlar tuvaletinin önünde raslamis. Herhalde tuvaletler dolu idi. Anası yere işetmiş kızı.
Sanırım, beş altı aya kadar bez bağlıyorlar. Ondan sonra böyle onu arkası açık pantalonlar. Yolda sokakta gördüğümüz ufak şu birikintilerinin yanından civarından geçiyoruz artık. Üstüne basmadan. Büyük ihtiyacını giderene henüz rasgelmedik.
Bu alışkanlığın iyi tarafı, çocuklar çok çabuk öğreniyorlar tuvalete gitmeyi. Popo bezlerinin içine koyuvermedikleri için.
Sanırım, beş altı aya kadar bez bağlıyorlar. Ondan sonra böyle onu arkası açık pantalonlar. Yolda sokakta gördüğümüz ufak şu birikintilerinin yanından civarından geçiyoruz artık. Üstüne basmadan. Büyük ihtiyacını giderene henüz rasgelmedik.
Bu alışkanlığın iyi tarafı, çocuklar çok çabuk öğreniyorlar tuvalete gitmeyi. Popo bezlerinin içine koyuvermedikleri için.
2 yorum:
Abi torun istiyorsun sanirim:))
Halim'cim çocuk gerçekten yetenekli. Ben torunumdan ve arkadaşlarından biliyorum. Bence 6 yaşındaki bir çocuk için çok güzel fırça kullanıyor, renk seçimi güzel ve üstelik ana fikir olarakta yaratıcılığı var. Yolu açık olsun. İnşallah iyi günler görür.
Bende Japon çocuklarının resimlerini çekiyorum. Bazen çaktırmadan, bazen ailesiyle birlikte. Çocuk her yerde güzel.
Annenle ilgili duygularını yakından anlayabiliyorum. Hem annemin hem babamın çektikleri sıkıntılar hala aklımdan çıkmıyor. Dediğin gibi farkında olmadan her gün, kalan ömrümüzün bir gününü harcıyoruz.
Sokakta işeyen çocukları güzel anlatmışsın. Ben hiç karşılaşmadım Çin'de ve Singapur'da. Ama Singapur'da zaten kimse cüret edemez. Bu vesile ile Arabistan'da gördüğüm bir şeyi anlatayım. Riyad'da 1986'da, Sitteen Street (yanlış hatırlamıyorsam sitteen 60 demekti. Cadde 60 meytre genişliğinde diye bu ismi vermişler) diye meşhur bir caddede trafikte durduk. Az ilerde duvara yakın bir yerde beyaz entarili bir Arap oturuyordu. Biz daha hareket etmeden önce Arap kalktı. Yerde kocaman bir tezek vardı.
Şaşırdık.
Adam yürüdü gitti.
Çocuk sidiğinin gözünü seveyim. :)
Yorum Gönder