2015 e göre, bu sefer daha kolay oldu seçim sonuçlarına ulaşmak. O zaman, otelde kalıyorduk. Oturma salonuna çıkmış, orada, iPad'dan seyrediyordum Türkiye televizyonlarını. Bu sefer kendi kiralik evimizde kalıyoruz. Laptop bilgisayarı televizyona bağladım. Digitürk Play ile televizyondan izledim.
Türkiye ile aramızda beş saat fark var. Turkiye'de sandıklar kapandığı zaman burada saat 10 olacaktı. Uykım gelmesin diye akşam yemeğini biraz hafif yemeye çalıştım ama pek başardım denemez. Saat 10 a kadar bir film izleyeyim dedim. Bizim ev sahibi "Mi" diye bir servise abobe. Bu "Netflix" gibi bir sistem ama Çince. Film ve diziler de Çince ama arada başka dilden filmler de oluyor. "The Eye" diye Jessica Alba'nın bir filmini izledim. Brisbane'da sinemalarda oynamıştı çıktığında, o yüzden belki seyredilebilir diye izledim. Çok kötüydü. Ama amacıma ulaştım. Film bittiği zaman saat 11 olmuştu,yani Turkiye'de saat akşam 6.
Fox'u açtım, Fatih Portakal ve İsmail Küçükkaya işte sandıklar ne zaman açılacak, sonuçları nasıl göstereceğiz muhabbeti yapıyorlardı. Digitürk yayın bağlantısı başlangıçta gidip gidip geliyordu ama sonra düzeldi. Bir yandan da Samsung pad ile internet sitelerine bakıyordum. Rusen Çakır, Yavuz Oğhan falan. T24'e de bir bakayım dedim, You Tube'dan yanlışlıkla 24TV kanalına bağlanmışım. Bir süre sonra farkettim.
Benim saatle geceyarısına göre YSK seçim yasağı kalktı. Sonuçlar verilmeye başladı. O gece ne olduğunu, Anadolu Ajansı falan nasıl sonuçların açıklandığını zaten herkes biliyor. Ben belki bir iki saat uyuyabilirim diyordum. Saat sabahın dördü oldu, hala İstanbul sonuçları "oyların 98.8% si sayılmış ve İmamoğlu - Yıldırım oranları da birbirine hemen hemen eşit gibi" (İmamoğlu biraz geride). Nasıl bırakıp yatarsın. Kahve içiyorum, çay içiyorum, internetten de ne olup bittiğini anlamaya çalışıyorum. Bu arada İmamoğlu yarım saatte bir ekrana çıkıyor, hakkımı yedirmem diyor. Bir ara Binali Yıldırım çıktı, "Seçimi kazandık" dedi ama öyle bir çoşkusu yoktu. Binali Bey'i ben severim. En azından mülayim bir adama benziyor. Niye bu belediye başkanlığına razı oldu anlamış değilim. Başına dert aldı diye düşünmüştüm ilk açıklandığı zaman. Her ne ise bu arada program devam ediyor. İstanbul sonuçları hep aynı. Cumhurbaşkanı önce Istanbul'da konuştu. Sonra Ankara'ya gitti. Istanbul'da sayılan oylar hala 98.8%. Işık hızına yaklaşan bir cisim gibi sanki. Işık hızına (yani yüzde yüze) yaklaştıkça, cismin kütlesi artıyor ve ivme kazanması bir o kadar daha zorlaşıyor. O bile değil. Kıdım kıdım da ilerlemiyor, olduğu yerde sayıyor. Bu minvalde iki saat daha geçti. Benim burda saat oldu altı. Dışarı çıktım, sokağımızın köşesinde bir çorbacı var. Oradan bir tas çorba ile biraz kızarmış ekmek aldım yedim.
Luoyang işçi emekçi kahvaltısı : hulatang ve pişi .
10 yuan yani 8 lira
Geri geldim, ekranda bir değişiklik yok. Bir düş aldım, traş oldum falan, saat 9u geçene kadar bekledim. Fatih Portakal ile Ismail Küçükkaya artık kapatalım, İsmail Çalar Saatte devam eder dediler. O zaman ben de televizyonu kapatıp gittim işe. Öğle yemeğine geldiğimde, "Çalar Saat" programında YSK Başkanı konuşuyordu. YSK sonuçlarına göre İmamoğlu 27 bin falan önde imiş.
Pazartesi gecesi erken yattım. Hiç uyanmadan on saat uyumuşum.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder