Bugün sabah evden çıktım. Binanın önünde altı amele toplanmış bir ağaca destek yapmaye çalışıyorlar. Küçücük cılız bir ağaç. İki bilemedin üç kişinin rahat rahat yapacağı bir işi bakalım altı kişi nasıl yapacak diye biraz durdum seyrettim. Ingilizlerin dedigi gibi "too many cooks spoil the broth." Aralarında işin nasıl yapılacağı konusunda münakaşa çıktı. Onlar tartışmaya devam ederken ben bıraktım gittim. Akşam dönünce fotoğrafını çekerim bitirdikleri işin.
Çöp bidonunun yanından geçerken mahallemizin mukavva toplayıcısı teyzenin de sabah erkenden mesaiye başladığını gördüm. Çöp kutularından mukavvalar şişeler sadece Türkiye’de toplanmıyor yani. Bu teyze Çukur’un Aliço’su gibi ama arkasında sürükleyeceği arabası yok. Mukavvaları peyderpey paketleyip bir yerlere depolamaya götürüyor ama nereye nasıl yapıyor, orasını bilmiyorum.
Üstünkörü gözlemleyen birine, yani ben, sanki yapılan işlerde hep bir düzen noksanlığı varmış gibi geliyor. Hiç bir şey tam olarak yapılmıyor, ya bir şey eksik kalıyor ya bir yanı yamuk oluyor. Bizim evin banyosundaki fayanslar döşenirken mesela bazılarının üzerindeki kuruyucu filmi çıkarmayı unutmuşlar, öyle yapıştırılmış duvara. Yollarda kaldırımlar delik deşik. Çöpçüler ellerinde herbiri başka stil bir süpürge aynı tozu ordan alıp oraya süpürüyorlar. Herkes çok çalışkan, insanlar devamlı bir şeyler yapıyor. Ama yapılanlara sanki hep bir baştansavmalık hakim.
Öte yandan kendi kendime diyorum, yahu bu ülke son yirmi senede nereden nereye geldi, dünyanın birinci gücü olma yolunda diyorlar, haksızlık etme diyorum. Kendi kendime diyorum yani. Üstelik bu gelişmenin birinci elden şahidiyim. 1995 lerden beri Çin'e gidip geliyorum. Her geldiğimde farklı bir Çin buluyorum. Mesela küçük Luoyang bile 2015 de bıraktığımız gibi değil. Havası sanki biraz daha temiz. Caddeler sokaklar kuşkusuz daha temiz. O zaman 2015 senesinde hiç bir yerde bulamadığımız şeyleri şimdi mahalle süpermarketlerinde bile bulmak kabil, mesela feta cheese yani Edirne peyniri. Bütün bu baş döndürücü gelişme nasıl oldu şaşırmamak elde değil. Demek ki bir ülkenin ileri gitmesi için herşeyin saat gibi çalışması gerekmiyor. Mühim olan taşın altına herkesin elini koyup itmeye devam etmesi. Bu oldukça ilerleme de oluyor. Anlık kesitlerde sanki yarım yamalak eksik noksan oluyormuş gibi gözüküyor ama o noksanlıklar zaman içinde tamamlanıyor. Mesela şu gördüğünüz yolun döşenmesi biz bu eve geldiğimizde (yani üç hafta önce) taze bitmişti. Dün bir kaç yerden kazmaya başladılar. Ya bir şeyi eksik bıraktılar ya da plan değişti. Bir çok yeri kırdılar daha da kırmaya devam ediyorlar.
Bir yandan israfa kızıyorsun. Bir yol döşemesini planlı programlı yapamazken aya nasıl gittiniz diyorsun. Ama öte yandan biliyorsun ki bir kaç hafta sonra bütün bu üstü çul ile örtülmüş delikler kapanacak yol sanki baştan öyle tasarlanmış gibi pırıl pırıl duracak.
Eminim insan çok olmasının da bunda etkisi var. Cin'de şu anda yapılacak işin gerektiğinden daha fazla eleman var. O yüzden insanlar erkenden emekli oluyor. Genç yaşta (64 yaşındaki Halim'e göre genç yaşta) insanlar iş yok güç yok ne yapacak. Mahjong oynuyorlar. Burada kahvehaneler böyle yol kenarına iğreti iliştirilmiş çadırlar gibi. "Millet Kıraathanesi" ya da bildiğimiz içinde tavla okey oynanan kıraathane kavramı henüz buraya gelmemiş.
***
Meliz geçen hafta başladı okulda öğretmenliğe. Bu bloğu 2015 senesinde takip edenler bilirler. O zaman kaldığımız misafirhanenin yakınında bir ilkokul vardı. Camdan görüyorduk bahçede toplanan çocukları. Meliz gitti okul müdürü ile görüştü ve okulda her gün birk aç saat çocuklara ingilizce sohbet dersleri vermeye başladı. Bilabedel yani gönüllü olaraktan.Avustralya’ya döndükten sonra da okuldaki öğretmenlerle irtibat kopmadı. Bu sefer geldiğimizde tekrar devam etmek ister misin dediler. Olur dedi. Ancak bu sefer 2015 gibi okula yakın değiliz. Yürüyerek gitmesi en azından yarım saat sürer. Okul müdiresi problem değil dedi, bir özel şoför tahsis etti. Öğle vakti özel şoför Meliz Hanım’ı evden alıp okula götürüyor. Akşam üzeri de eve geri getiriyor.
İlk hafta altıncı sınıflarla idi dersler. Bu çocuklar 2015 senesinde ikinci sınıfta idiler ve o zaman Meliz onlara ders vermişti. Bu sefer tekrar görünce çok sevinmişler.
1 yorum:
Süper eline sağlık devaaamm
Yorum Gönder