13 Ağustos 2008 Çarşamba

Kemal Dervis'in Kitabına Devam

Kemal Dervis'in kitabını hemen hemen bitirdim. Başlarken fazla bir beklentim yoktu. Kütüphanede görünce acaba Kemal Dervis ne yazmış diye merak edip almıştım.

Daha kitap bitmedi aslinda. Üniversiteye giderken gelirken otobüste okuyorum sabah akşam. Günde 20-30 sayfa falan ancak. O yüzden yavaş gidiyor.

Kemal Dervis'i sadece beş sene önce Türkiye'deki talihsiz siyasi çıkışı ile tanıdım. Siyasetçi olarak pek başarılı olmamıştı bence ama, kitabını okuduktan sonra, birinci sınıf bir entellektüel olduğuna kani oldum. Ukalalik olsun diye soylemiyorum. Kemal Dervis'in benim onayima ihtiyaci yok tabii entellektuelliginin sinifini ogrenmek icin. Yine de samimi olarak fikrimi belirtmek istedim. Kesinlikle okumanızı tavsiye ederim. Türkçeye çevrilip çevrilmediğini bilmiyorum.

Kitaptaki ana tez söyle. Yirminci yüzyılın başında, gelişmiş kapitalist ülkeler iç barışı sağlamak için, yani toplum içindeki çelişkilerden beslenerek toplumu yıkacak siyasi hareketlerin önüne set çekmek için sosyal refah devleti diye bir kavram geliştirdiler. Bunda da başarılı oldular.

Yirmibirinci yüzyılın başında küresel düzeni tehdit eden şey dünyanın geri kalmış ülkelerindeki fakirlik. Fakirlik terörü doğuruyor; fakirlik hastalık doğuruyor.

Dünyadaki zengin-fakir uçurumu ve bunun yarattığı umutsuzluk fakir toplumlardaki insanları çaresizlik içinde teröre itiyor.

Yine aynı şekilde, fakir toplumlardaki geri kalmış sağlık şartları her nevi hastalıklar için bir nevi bir çiftlik gibi çalışıyor. Mesela diyor SARS virüsünün kuluçka süresi biraz daha fazla olsaydı, yani belirtileri hemen ortaya çıkmasa biraz gizli dursa idi bu hastalık bir iki ay içinde bütün dünyaya yayılır, milyarlarca insan ölebilirdi. Bir dahaki virüste bu kadar şanslı olmayabiliriz. Sağlık hizmetlerinin gelişkin olmadığı, fakirliğin yaygın olduğu ülkelerde böyle virüslerin ortaya çıkma ve yayılma olasılıkları daha yüksek diyor Dervis.

Bu yüzden diyor Dervis, eğer ileri ülkeler şu anda nimetlerinden yararlandıkları düzenin kalıcılığını istiyorlarsa, bu küresel zengin-fakir ayrımına bir çare bulmak zorundalar. Aynı dedelerinin yüzyıl önce kendi milletlerindeki zengin-fakir uçurumuna karşı getirdikleri sosyal refah devleti tedbirleri gibi. Bu tedbirler zengin-fakir ayrımını ortadan kaldırmadı ama en azından ileri ülkelerdeki en fakirlerin de temel yaşama ihtiyaçlarının karşılanabilir olmasını getirdi, çelişkilerin patlama düzeyine ulaşmasını önledi.

Şimdi, yirmibirinci yüzyılın başında da, küresel çelişkileri tamamen yok etmemiz imkansız da olsa azaltacak bir "küresel" refah düzeni kurmamız lazım diyor kitap. Böyle bir düzene doğru, çok teknik önerileri var Kemal Dervis'in. Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi için de, küresel ekonominin yönlendiricisi IMF, Dünya Bankası ve WTO için de.

Hepsi güzel öneriler ama şu andaki mevcut dünya düzenini tehdit etmese de düzenin bazı unsurlarını rahatsız edecek öneriler. Bu yüzden nasıl gerçekleştirileceği biraz muğlak kalıyor. Bence de kitabın zayıf yani bu. Ama bu Kemal Dervis'in bir eksikliği değil genel olarak uluslararası düşüncenin bir eksikliği günümüzde.

Yirminci yüzyılın başında sosyal refah devletinin gelmesinde baştakilerin ön görüşü kadar işçi sınıfının ve diger toplumsal muhalafetin mücadelesinin de yeri vardı.

Küresel refah içinse, kuresel kapitalizmin karsisinda cılız protesto hareketleri ve çılgın terörist girişimler dışında kayda değer bir küresel hareket yok, uluslararası sosyalizmin yok olmasından bu yana. Küresel kapitalizm liderleri kendilerini böyle alttan iten güçlü bir muhalefet olmadan da dünyadaki çelişkileri azaltacak (kısa vadede kendi kazançlarını azaltacak da olsa) tedbirler alacak ileri görüşlülüğü gösterebilecekler mi? Bu nasil gerceklesecek?


Bu soruya yeterli bir cevap veremedigi icin, Kemal Dervis'in kitabı diğer böyle iyi niyetli kitaplar gibi okunup unutulacak gözüküyor ne yazık ki. Yine de okunmaya değer bir kitap. Sırf küresel düzenin tarihçesi üzerine Dervis'in çoğu yerde özgün bulduğum düşüncelerini öğrenmek için bile okumaya değer diyorum ben.