12 Mayıs 2019 Pazar

Şanghay haftasonu

Geçen ay bir kaçamak yaptık,  Şanghay'a gittik.  Shanghai mı yazayım,  Şanghay mı ? Şanghay demeye karar verdim.  Oranın yerlisinin kullandığı imlayı kullanma lüksü yok çünkü öyle yaparsam , 海 demem gerekecek,  onu da kimse anlamayacak.  O zaman,  Türkçe yazarken Şanghay demek daha uygun.

Trene bindik gittik.


Çin içinde seyahat ederken ilk seçeneğimiz her zaman hızlı tren. Rötar yapmıyor, istasyonlar hava alanına göre daha yakın,  istasyona iki saat evvelden gitme gereği yok,  istasyona girerken üstünkörü güvenlik kontrolü (misal Zorlu AVM girişinde yaptıkları kadar); yani uçak kadar hızlı gitmiyor ama toplam seyahat süresi trende daha az.

Sabah evden 6:30 da çıktık.  Luoyang Lonmen tren istasyonundan sabah 8:20 da kalktı trenimiz. Kahvaltı trende yapıldı.
Çay,  Seylan çayı.  Mürşide sağolsun Avustralya'dan posta ile gönderdi. Yoksa dört ay çaysız kalırdık zira Luoyang'da alıştığımız tadda siyah çay bulamadık.  Peynir Beşiktaş'ta peynirci Abdullah Bey'den,  zeytin Gemlik,  ekmek (ve domates , salatalık ve sivri biber) ise Luoyang mahsulü.

Yaklaşık beş saat sonra Şanghay'a , bir saat sonrasında da otele vasıl olduk. Kempinsky otelinde kaldık, nehrin güneyinde Pudong'da.

İnanması zor ama buraları yani bütün Pudong alanı 25 sene önce tamamen pirinç tarlası imiş. Şimdi bu nehir kenarında başlıyor kilometrelerce uzayıp gidiyor binalar.

O akşam yemeği arkamda gözüken Pearl Tower tepesindeki dönen lokantada 270 metre yükseklikte yedik .



Şanghai , Luoyang'a kıyasla yeni bir şehir.  En fazla beş yüz yıllık tarihi var . Avrupalı ticaret başladığında kurulmuş ve o sayede gelişip büyümüş . Ondan önce balıkçı köyüymüş.  Zaten kelime anlamı da Yukarı Deniz demek.

Eski yeni bir arada.

Yukarıdaki caddeden yürüyerek Yuyuan bahçesine gittik.


Bahçenin yanında Eski Shanghai'da bir çayevine girip çay içtik.

Ertesi gün Suzhou'ya gittik.  Suzhou Shanghai'dan çok daha eski bir şehir.  Bir kaç tane hanedana başkentlik yapmış bir kent.  Şimdiki Shanghai'in olduğu yerde hiç bir şey yokken, Suzhou büyük bir şehir imiş.  Goller nehirler içinde çok güzel bir kent.  Çin'in Venedik'i diyorlar.  Suzhou kalesine karşı bir poz vermişiz aşağıda.
 Bu köprü muhteşemdi.

Köprüyü bir de yandan fotoğraflamak istedim.


Cok guzel bir bahce gezdik.  Imparatorun vezirlerinden biri yaptirmis.  Hikayesi uzun ama burada anlatmaya gerek yok.

Bahçenin ortasında bir ufak göl ya da büyücek bir havuz vardı.

Az daha Meliz'in şapkası düşüyordu selfie çekelim derken.  Bu olaydan sonra.

Aynalı bir duvarda çektim bu fotoğrafı.  Bir Meliz'le gittim iki tane oldu gibi.

Yine aynı bahçeden bir başka resim.  Böyle güzel köşelerle dolu oluyor Çin'de bahçeler.

Zhouzhuang, Suzhou'nun bir parçası ama kendi başına bir tarih mirası olarak görülüyor.

Kanallar ve gondollar.  Aynen Venedik gibi.


Biz de bir gondola bindik tabii ki. Sürücümüz çok neşeli bir kadındı.  50 RMB verirseniz, sürerken şarkı da söylerim dedi.  Biz de verdik.  Müzikli bir gondol sefası yaptık.


Gondoldan sonra kanal yanında bir kahve içtik.  Burası kahvenin içi.


Sonra pencere kenarına oturdum.





Ertesi gün Shanghai Jiaotong üniversitesi ile bir toplantım vardı.  Ondan sonra da eve döndük.

Shanghai hikayemiz bu kadar.