11 Temmuz 2015 Cumartesi

Allah Uygurları Türkiye'deki sözde dostlarından korusun

Luoyang'dan döneli bir ay olacak neredeyse. Annemin cenazesine gittik Ankara'ya.  Üç haftadır da Brisbane'dayız.  Bu yüzden artık başlık Çin Notları değil.  Ama yine Çin hakkında yazacağım.

Çin ve Uygur Türkleri hakkında yazacağım.  Allah beni dostlarımdan korusun, düşmanlarımın hakkından ben gelirim denir.  Allah Uygurları da Türkiye'deki sözde dostlarından korusun.  Yalan yanlış infiale varan haberlerle Çin'deki Uygur halkına yardan çok zararları oluyor.  Nereden çıktı o da meçhul.  Son haftalarda Turkiye'de bazi insanlar birden bire Uygrlara uygulanan mezalim dolayisi ile Çin ile ilgili herşeye düşman olmaya karar verdiler.  Bu düşmanlık gülünç noktalara vardı.  Mesela, Çinli diye, bir Çin lokantasında çalışan bir Uygur Türk'ünü dövmüşler gazetelerde yazdığına göre.  Devlet Bahçeli'nin bilahare bir mülakatta söylediği gibi, Uygurlar da çekik gözlü, Cinliler de çekik gözlü.  Çocukların o kadar hata yapmasını mazur görmek lazım.  Gerçekten böyle söylemiş, ertesi gün gazeteden okudum.  Yine çekik gözlü diye Koreli turist kızları da döveceklermiş ama polis kurtarmış.  Onu da televizyonda izledim.  Kızlar polis olduğu için pek korkmamışlar, gülüyorlardı.  Biz Çin'li değil Koreliyiz diyorlardı TV kameralarına.  Onlar da çekik gözlü.  Mazeret o.

Bu vesile ile Twitter'de kim ne söylemiş diye gezinirken, Mehmet Söylemez'in twitlerine rasgeldim.  Mehmet Bey 2006'dan beri Cin'de Şanghay'da yaşıyormuş.  Şu anda Honkong'da siyaset ve uluslararası bilimler üzerine doktora yapıyor.  Uygurlar hakkında düşüncelerini  http://vivahiba.com/article/show/uygurlar-ve-cin-zulmu/ adresinde okuyabilirsiniz.  Mehmet Bey  batıda Uygurların yoğun olduğu (ve Turkiye'de bazi gazetelerce Uygurlar üzerinde etnik ve dini büyük baskı olduğu iddia edilen)  Xinjiang eyaletine gitmiş mi gitmemiş mi bilmiyorum.  Herhalde gitmemiştir, gitmiş olsaydı yazardı diye düşünüyorum.  O yüzden onun yazdıkları da birinci elden değil ama okuyunca bana makul geldi.  Benim dört aylık Çin ziyaretimde gözlemlediklerimle örtüşüyor.

Çin halkı ve Çin devleti bence ırkçı değil.  En azından, ırkçılığın Avrupa'da ya da Türkiye'de anlaşıldığı şekilde ırkçı değil.  Diğer ırkları cebren kafalarına vura vura Çin'li yapmak gibi bir yaklaşım en azından Cin'in benim ziyaret ettiğim yerlerinde gördüğüm bir devlet politikası gibi değildi.  Gittiğimiz her yerde müslüman lokantaları vardı, müslüman mahalleleri vardı.  Mesela yukarıdaki resim Xian müslüman sokağının girişi.   Benim öğrencilerimden birisinin nişanlısı müslümandı ve bunu mesele yapmıyorlardı.  Onlardan öğrendiğime göre, müslüman (ya da herhangi bir azınlıktan) olmanın aslında bazen yararları varmış.  Mesela, "tek çocuk" politikası, müslümanlar ve etnik azınlıklar için geçerli değilmiş.  Han ırkından gelen Çinlilere yalnızca tek cocuk yapma izni varken müslüman ve etnik azınlıklar iki çocuk yapabiliyorlarmış.  İlaveten, üniversiteye girişte düşük nüfuslu eyaletlerden gelen öğrencilere bir miktar iltimas yapılıyor, öncelik tanınıyormuş .  Az nüfuslu eyaletler genellikle doğuda ve güneydeki etnik azınlıkların çok olduğu eyaletler olduğu için, bu politikanın tezahürü, müslüman etnik azınlıkların Han Çinlilerine göre daha düşük puanla üniversiteye girebilmeleri sonucunu doğuruyor.

Bu toleranslı yaklaşım bence tarihten geliyor.  Beş bin sene boyunca, Çinliler, ülkelerini işgal eden bütün yabancı güçleri zaman içinde asimile etmişler, kendilerine benzetmişler.  Bu deneyimlerine dayanarak, şimdiki azınlıkların da zaman içinde Çin kültürünü özümseyeceğine inanıyorlar bana göre.  O yüzden etnik baskı ya da saldırgan bir asimilasyon politikası gereğini duymuyorlar.  Bazı okuyanlar, bunu sinsi bir asimilasyon politikası olarak yorumlayabilir.  Biraz haklı da olabilir belki böyle bir yorum.  Ama Çinliler böyle düşünüyor, sinsi asimilasyoncular diye düşman olmak anlamsız.  Zaten Türkiye'de Çinli yakalayıp dövmeye çalışanlar ve de onları teşvik edenler de, Çin'in bundan çok daha fazlasını yaptığını iddia ediyorlar.  Onlara göre Xinjiang (Sincan) eyaletinde ve özel olarak eyaletin başkenti Urumçi'de bütün halk baskı altında imiş: Ramazan'da oruç tutanlar cezalandırılıyor,  insanlar işkence görüyor, öldürülüyormuş.  Bu iddiaların doğru olduğunu sanmıyorum.  Doğru olsa idi eminim böyle baskılar tek bir eyalette kalmazdı Çin'in diğer şehirlerinde de müslüman azınlıklar üzerinde bir baskı olarak kendini gösterirdi.  Aynı ölçüde olmasa bile, insan bunu hissederdi, Han Çinlilerin müslümanlar hakkındaki düşüncelerinden sezerdi.  Ben yukarıda da dediğim gibi Urumci'ye gitmedim ama diğer yerlerde Türk düşmanı müslümanlik düşmanı bir tavır görmedim, öyle bir tavrı köşesinden bucağından çağrıştıracak  ufak bir örneğini bile hissetmedim.  İŞİD ve şair terör olayları dolayısı ile Avustralya'da müslümanlara karşı halkın duyduğu endişeler Cin'de gördüklerimizden daha fazla.    Nisan ayında gezdiğimiz peony (şakayık) parkında mesela başları örtülü bir tur grubu vardı.  Büyük bir ihtimalle, Luoyang dışında, müslümanların çoğunlukta olduğu bir eyaletten gezmeye gelmişlerdi.  Kimsenin  onlara karşı bir tavrına şahit olmadım.  Parkı beraber gezdiğimiz Çinli arkadaşlar onları farketmediler bile.  Aşağıdaki resimdeki gibi, bir konvoy halinde geziyorlardı.



Yukarıda yazdıklarımdan, Çin hükümetinin Uygur Türklerine çok iyi davrandığına inandığım sonucu çıkmasın.  Baskı kuşkusuz var.  Ancak bunun ne kadarı özel olarak Uygur Türklerini hedef alan bir baskı, ne kadarı komünist partinin genel baskı politikasının ve dış düşman korkusunun  bir tezahürü, ayırt etmek zor.

1. Komünist geçmişin kalıntısı olarak, Çin'de hiç kimsenin resmi dini belli değil.  Nüfus kağıtlarında "din" diye bir bilgi yok.  O yüzden hangi din ne kadar yaygın bilinmiyor.

2. Tarih boyunca, Çin iktidarları,  batıda mümbit arazilerde çoğalan nüfusu zaman zaman batıya göndererek hem oradaki Han Çinli sayısını ve Çin kültürünün etkisini arttıran, hem de doğudaki fazla nüfus sonuçlarını azaltan siyasetler uygulamışlar.  Mesela benim orada tanıdığım hocalardan birinin doğum yeri,Mogolistan'ın Çin sınırları içindeki Baytu şehri idi.  Ama hoca Moğol değil.  Dedeleri Shandong eyaletinden.  Mao zamanında, hükümet, kendi idaresi altındaki  Mogolistan'ın Rus nüfuzu altında gördükleri Moğolistan Cumhuriyeti'nin etkilenmesi altında kalmaması için, ordaki Han ırkından gelen Çinli sayısını arttırmak istemiş, Shandong'dan toplayip göndermişler.  Aynı şeyi Tibet'e de yapmaya çalışıyorlar ama Tibet çok yüksek rakımda olduğu  oksijen az olduğu için, pek makbul bir yer olarak görülmüyor Han Çinlilerince.  Eminim Urumçi ve Xinjiang (Sincan) eyaletine de aynı iskan politikalarını uyguluyorlardır.

3. Çok yakın tarihteki Falun Gong örneğinde gördüğümüz gibi, Komünist Parti kendi egemenliğine karşı tehdit olarak gördüğü her hareketi devletin tam gücünü kullanarak baştuırmaktan çekinmemiş.  Falun Gong hakkında https://en.wikipedia.org/wiki/Persecution_of_Falun_Gong ınternet sitesine bakabilir misiniz mesela.

Daha fazla uzatmadan burada bitireyim.  Xinjiang (Sincan) eyaletine gidip görmeden, bazı Türk gazetelerinde ve Twitterdeki (mesela #DoğuTürkistanKanAglıyor) mezalim iddialarının gerçeklik payını anlamam mümkün değil ama oralarda gösterilmek istendiği gibi Çin'de bir Türk düşmanı müslüman düşmanı bir politika yok.  Serinkanlı olmakta yarar var.