Kemal Dervis'in Ceren Özer ile birlikte yazdığı "A Better Globalization" kitabını okumaya başladim. 2005 senesinde basılmış. Daha otuz sayfa okudum ama çok beğendim.
Bir alıntı yapayım, hem de Türkçe'ye çevirerek eğer becerebilirsem:
"Paul Krugman'in 1997 de dediği gibi, çoğumuzun hayatındaki en önemli üç şey kariyer, sağlık ve aşk. Üçü de çok önemli ama değiştirmesi de o kadar zor. Herhangi birinde bir değişim yakalamak için çok çaba ve zaman harcamak gerekiyor. Bu yüzden, genel olarak, bir Pazar sabahı oturur düşünürüz yapılabilecek şeyleri, hayatımızı değiştirmek istiyorsak gerçekten yapmamız gereken şey çok zor gelir, gider evimizin düzenini değiştiririz onu yapmak daha kolay olduğu için. Hayatından mutlu olmasa da, gerekeni yapmadıkça hayat öyle devam eder: işinden şikayet eder insan, genç yaşta kalp krizine götürecek alışkanlıklara devam eder, asksiz bir evliliği sürdürür gider." (sayfa 18)
Bunun globalısation ile ne alakası var derseniz, kitabı okumanız lazım.
31 Temmuz 2008 Perşembe
22 Haziran 2008 Pazar
Havaya Sıkılan Mermi

"Tebrik kardı diye Mermi kulanmayın. Silah kullanmadan kutlama yapın" diyor yandaki Makedonya posteri (2005 senesi tarihli, Kaynak:wikipedia)
Çek Cumhuriyetine karşı Milli Takım'ın kazandığı 120 nci dakika zaferinden sonra yine ülke boyunca yapılan kutlamalarda yirmiyi aşkın vatandaş silah atışı ile yaralanmış. Artık havaya atılan merminin başkasını öldürebileceğini duymayan kimse kalmaması lazım diye düşünüyorsunuz sonra yine bir kutlama oluyor, yine bir yirmi kişi yaralanıyor, bir kaç kişi ölüyor. Bu sadece Türklere hatta sadece geri kalmış ülkelere özgü bir şey değil. Bugün bir makale okudum "The Annals of Thoracic Surgery" dergisinin 2007 senesinin ilk nüshasında yayınlanmış (Incorvaia ve Jones, Ann Thorac Surg 2007;83:284-7). Yeni yıl kutlamaları sırasında New York'da havai fişekleri seyrederken başka birisinin havaya sıktığı kurşuna maruz kalan 47 yaşında beyaz bir Amerikan vatandaşının hastane tedavisini anlatıyor makale. Bu hasta hastanede otuz gün yattıktan ve bir çok ameliyattan sonra kurtulmuş ama kurtulamayıp ölen de çokmuş böyle olaylarda. Körfez savaşı bittikten sonra Kuveytteki kutlamalarda 20 Kuveytli ölmüş havadan düşen mermilerden - belki savaşta o kadar ölmemiştir. Los Angeles'te 1985 ve 1992 seneleri arasında King/Drew Sağlık Merkezi böyle havadan düşen mermi ile yaralanan 118 kişiyi kabul etmiş ve bunlardan 38 i ölmüş.
"Ben akıllı magandayım. Ben nereye attığımı bilirim. Kimseyi vurmam" la olmuyor. Havaya atılan taş gibi havaya atılan kurşun da yere düşüyor sonunda. Bu okuduğum makaleye göre bir merminin cildi delip organlara ulaşması için sahip olması gereken hız 45-60 metre/saniye imiş. Havaya sıkılan kurşun da dönüşte 180 m/s ye kadar hıza ulaşabilirmiş. Bu tabi kurşunun ağırlığına ve aerodinamik şekline bağlı. Daha ağır kurşunlar (mesela 45 likler) için limit hız daha yüksek oluyor ve bu kurşunlar düşünce daha acıtıyormuş.
Mythbusters (bizim burda da yayınlanan bir Televizyon dizisi) bu konuda bir program yapmış. Onların hesaplarına göre 9-mm lik bir mermi 1200 metre yükseliyor havaya sıkılınca. 9-mm lik bir merminin ağırlığı yaklaşık 8 gram. Sekiz gramlık bir mermiyi birisi 1200 metreden bıraksa altında olmak ister misiniz? Aslında bir gökdelenin üzerinden bırakmak da belki aynı şey çünkü mermi kısa zamanda limit hızına erişiyor ve ondan sonra o hızda kalıyor gelip yere (ya da birisinin kafasına) çarpana kadar.
Aslında esas tehlikeli olan dimdik havaya sıkılan kurşunlar değilmiş. Çünkü onlar geri düşerken sivri ucu aşağıda düşmüyorlar çoğu zaman. Ama eğer bir açı ile sıkılırsa kurşun, o zaman namludan çıkarken ona verilen dönme sonucunda istikametini koruyormuş (gyroscope gibi) ve yüksekten aşağıya inerken de sanki namludan atılmış gibi sivri ucu önde geliyormuş ki en tehlikelisi de buymuş.
Ucuncu buyuk ihracat kalemi
Avustralya Merkez bankasinin yaptigi bir arastirmaya gore, Avustralya'nin ucuncu en onemli ihracat kalemi egitim hizmetleri imis son senelerdeki Avustralya'ya gelen yabanci talebe sayisindaki buyuk sicramadan sonra. Ulkeye doviz getiren ilk bes kategori (ve herbirinin toplam ihracata orani) soyle:

Peki bu parali ogrenciler nerden geliyor. Cogunlugu Asya ulkelerinden. Cin ve Hindistan pazarinin payi hizla artiyor. Geleneksel olarak Avustralya'nin egitim hizmetleri sundugu Malezya, Endonezya ve Singapur gibi ulkelerin ise toplam icindeki payi payi azaliyor asagidaki sekilde goruldugu gibi.

Bana oldukca enteresan geldi. Egitimden gelen gelirlerin arttigini biliyordum ama bu kadar oldugunu bilmiyordum.
- Komur (9.7%)
- Demir cevheri (7.5%)
- Egitim hizmetleri (5.6%)
- Turizm gelirleri (5.4%)
- Altin (5.2%)

Peki bu parali ogrenciler nerden geliyor. Cogunlugu Asya ulkelerinden. Cin ve Hindistan pazarinin payi hizla artiyor. Geleneksel olarak Avustralya'nin egitim hizmetleri sundugu Malezya, Endonezya ve Singapur gibi ulkelerin ise toplam icindeki payi payi azaliyor asagidaki sekilde goruldugu gibi.

Bana oldukca enteresan geldi. Egitimden gelen gelirlerin arttigini biliyordum ama bu kadar oldugunu bilmiyordum.
10 Haziran 2008 Salı
Avrupa ve ABD de universiteler
Economist dergisinde okudum bu hafta. Avrupa universiteleri ABD universitelerinin cok gerisine dusmus. Shanghai Cao Tong universitesinin dizilimindeki dunyanin en iyi 20 universitesi arasina Avrupa'dan sadece iki universite girebilmis, onlar da Ingiltere'den: Cambridge ve Oxford.
Bunun bir nedeni universitelere ayrilan kaynak miktari. Satin alma gucune gore ayarlanmis rakamlarla, ogrenci basina harcama Avrupa ortalamasi $10 191, ABD de ise $22 476. Genel olarak Avrupa GSMH nin 1.3% unu yuksek ogrenime ayiriyor, ABD ise %2.9 unu. Avrupa'da yuksek ogrenime harcanan paranin hemen hemen tamami, ABD nin aksine, kamu parasi.
Calisma yasindaki Avrupalilarin %24 u universite diplomali, ABD de %39.
Ortada bir sorun var Avrupa universiteleri icin. Kaynak onemli olduguna gore, kamudan universitelere ayrilan kaynaklar birden bire iki kat arttirilmayacagina gore, ogrencilerden universite masraflarina katki istenmesi, yani ucretli universite Avrupa'ya gelecek gibi gozukuyor onumuzdeki senelerde.

Turkiye'de durum nasil diye merak edenler icin iki sene oncesinin Radikal gazetesinden bir kupur kopyaladim. Ozet olarak, Turkiye'de yuksek ogrenim ogrencisi basina harcanan para 2006 senesinde sadece 1380 dolar imis, yani Avrupa ortalamasinin yuzde 13 u, ABD ortalamasinin yuzde 6 si. Bu acaba kamuoyunda tartisilan seylerin tartisma duzeyini etkiliyor mudur acaba?
Bunun bir nedeni universitelere ayrilan kaynak miktari. Satin alma gucune gore ayarlanmis rakamlarla, ogrenci basina harcama Avrupa ortalamasi $10 191, ABD de ise $22 476. Genel olarak Avrupa GSMH nin 1.3% unu yuksek ogrenime ayiriyor, ABD ise %2.9 unu. Avrupa'da yuksek ogrenime harcanan paranin hemen hemen tamami, ABD nin aksine, kamu parasi.
Calisma yasindaki Avrupalilarin %24 u universite diplomali, ABD de %39.
Ortada bir sorun var Avrupa universiteleri icin. Kaynak onemli olduguna gore, kamudan universitelere ayrilan kaynaklar birden bire iki kat arttirilmayacagina gore, ogrencilerden universite masraflarina katki istenmesi, yani ucretli universite Avrupa'ya gelecek gibi gozukuyor onumuzdeki senelerde.
Turkiye'de durum nasil diye merak edenler icin iki sene oncesinin Radikal gazetesinden bir kupur kopyaladim. Ozet olarak, Turkiye'de yuksek ogrenim ogrencisi basina harcanan para 2006 senesinde sadece 1380 dolar imis, yani Avrupa ortalamasinin yuzde 13 u, ABD ortalamasinin yuzde 6 si. Bu acaba kamuoyunda tartisilan seylerin tartisma duzeyini etkiliyor mudur acaba?
8 Mayıs 2008 Perşembe
Joseph Stiglitz
"Globalisation and its Discontents" ya da "Kuresellesme ve Muhalifleri" kitabini okuyorum. Ne zamandir aklimda idi, simdi kismetmis. Bilirsiniz, Joseph Stiglitz 2001 Nobel ekonomi odulunu aldi. Hem Clinton hukumetinde hem de Dunya Bankasinda cok sorumlu gorevlerde bulundu. Su anda Colombia universitesinde profesor.
Henuz 90 sayfa okudum ama beni biraz hayal kirikligina ugratti. Sanki Dunya Bankasi ile IMF arasinda bir cekismede taraf olmak icin yazilmis bir munazara belgesi gibi geldi bana. "Kuresellesme" den ziyade bir IMF elestirisi. Okumaya devam edecegim. Belki sonra duzelir.... Ya da ben anlamaya baslarim belki :)
Henuz 90 sayfa okudum ama beni biraz hayal kirikligina ugratti. Sanki Dunya Bankasi ile IMF arasinda bir cekismede taraf olmak icin yazilmis bir munazara belgesi gibi geldi bana. "Kuresellesme" den ziyade bir IMF elestirisi. Okumaya devam edecegim. Belki sonra duzelir.... Ya da ben anlamaya baslarim belki :)
1 Mayıs 2008 Perşembe
Gunde kac sigara?

Bir onceki yazida, sigara icmeyen hekimlerde akciger kanseri oraninin 0.07 oldugunu yazmistim bir arastirmaya gore. Yine ayni kitapta zikredilen baska kaynaklar daha genel veriler veriyor.
1990 larda erkeklerde kanserden olum orani binde 0.74; kadinlarda binde 0.32. Erkeklerdeki akciger kanser vakalarinin asagi yukari yuzde 85-90 inin sigaraya bagli oldugunu yaziyor kitap. Buna gore, sigara icmeyen erkek nufusta 1990 li yillarda akciger kanseri orani asagi yukari binde 0.07 oluyor ki ilk arastirma ile ayni. Gunde ictiginiz sigara sayisina gore riskiniz artiyor. Eger gunde 10 sigara iciyorsaniz risk normalin bes kati ve sigara sayisi arttikca risk de artiyor.
30 Nisan 2008 Çarşamba
Sigaranin Zararlari
Sigaranin zararli oldugunu herkes biliyor. Ama anti-sigara lobisi bu zararlari o kadar buyutuyor ki, sanki her sigara icen kanserden olecekmis izlenimine katilabiliyor insan. Kutuphaneden bir kitap aldim(P C Nasca ve H Pastides, Fundamentals of Cancer Epidemiology). Ordan aktariyorum.
Mesela 1951 ve 1956 seneleri arasinda Doll ve Hill Ingilterede doktorlar arasinda arastirmislar. Hem erkek hem kadin doktorlarla baslamislar ama bu bes senede sadace 3 kadin doktor oldugu (yani vefat ettigi) icin, yeterli istatistik bulunmadigi gerekcesi ile sadece erkek doktorlara ait verileri hesaba katmislar. Onlarin bulgularina gore, erkekler icin akciger kanserinden olme riski binde 0.90 imis. Yani her bin(1000) erkek sigara tiryakisinden 0.90 i olecek istatistik olarak. Sigara icmeyenler arasinda bu oran binde 0.07. Yani sigara icmek erkeklerde akciger kanseri riskini on iki kat arttiriyormus. Risk sigara icme miktarina da bagli imis:
Mesela 1951 ve 1956 seneleri arasinda Doll ve Hill Ingilterede doktorlar arasinda arastirmislar. Hem erkek hem kadin doktorlarla baslamislar ama bu bes senede sadace 3 kadin doktor oldugu (yani vefat ettigi) icin, yeterli istatistik bulunmadigi gerekcesi ile sadece erkek doktorlara ait verileri hesaba katmislar. Onlarin bulgularina gore, erkekler icin akciger kanserinden olme riski binde 0.90 imis. Yani her bin(1000) erkek sigara tiryakisinden 0.90 i olecek istatistik olarak. Sigara icmeyenler arasinda bu oran binde 0.07. Yani sigara icmek erkeklerde akciger kanseri riskini on iki kat arttiriyormus. Risk sigara icme miktarina da bagli imis:
- Gunde 1-14 gram tutun -->> 0.47/1000 olum riski
- Gunde 15-24 gram tutun -->> 0.86/1000 olum riski
- Gunde 25 gramdan fazla tutun -->> 1.66/1000 olum riski
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)